Bu yazı, 04.06.2011 tarihli Yeni Akit Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
This poem is published in Yeni Akit Newspaper on 04.06.2011.
Bugün 30 Mayıs...
Cengiz Songür, daha buradan gitmeden, evin borçlarını ödemiş, erzak depolamış ve tek oğlu olan İsmail abiye para bırakmıştı. Kızının "Bir yetimin gülümsemesi için git baba... Sadece adın dönse bile git..." satırlarını okurken, ağlıyordu belki de... O da biliyordu şehadet şerbetini içeceğini. Nitekim öyle de oldu ve gülerek gitti şehadete... "Şehadete son saatler..." derken on dokuzluk Furkan Doğan, bile bile gittiğini söylüyordu. "Şehadet mi, annem mi? İkisinin kıyası çok zor..." diye yazmıştı günlüğüne... Annesi bilerek adını "FURKAN" koymuştu... Hak ile batılı ayırmış, Hakk'ı seçmiş ve şehadete yürümüştü... Annesini özlüyordu, annesinin kınalı kuzusu... Ama Rabbini daha çok özlüyordu... Rabbi üzmedi onu, duydu içindeki aşkı, özlemi... Aldı yanına en genç şehidi... Güler yüzlü, sabır abidesi Necdet Yıldırım, "YILDIRIM" gibi saldırdı belki de İsrailli askerlerin üzerine... Daha yola çıkarken biliyordu zalimin zulmüne sabredeceğini, Gazzeli kardeşlerinden önce Rabb'ine gülümseyeceğini... Güzel ahlakıyla bilinen Ali Haydar Bengi, son yıllarda derslerinde anlattığı "Kudüs'ün özgürlüğü" için yola çıkmıştı. "ALİ"ce bir mücadelenin son vuruşunda; O da biliyordu, Kudüs'ten önce ruhu özgür olacaktı... Kim bilir belki de en özgürümüz o oldu. "Heyben doluysa (sevgi, neşe, umut, selam yüklüysen) haydi bismillah, çıkalım ve insanlara dağıtalım..." düsturunu benimsemişti Cengiz Akyüz. O da farkındaydı güler yüzünün onu şehadete götürdüğünün... Az sonra Azrail'e gülümseyeceğinin ve Rabbi'ne koşacağının... Güler yüzünden artık cennetteki arkadaşları faydalanacaktı... Gülerek bekleyecekti kıyameti... Mahşer yerine alnının "AK"ıyla gelecekti.. "AKYÜZ"üyle... Ayrılmakta en çok zorlandığı "Hakkını helal et..." dediği annesi olmuştu Fahri Yıldız'ın... Annesi de görmüştü belki de, alnında parlayan şehadet "YILDIZ"ını... Oğlunu öpe koklaya, sara sarmalaya göndermişti şehadete... Fahri Yıldız da biliyordu şehadete gittiğini... Bu yüzden bırakamıyordu gül kokulu annesini... Filoya katılmak için doldurulan formda; "Filoya neden katılmak istiyorsunuz, en fazla 200 kelimede belirtiniz." sorusunu, iki kelimeyle doldurmuştu İbrahim Bilgen: İNSANİ YARDIM. Evet, insani yardım için yola çıkmış, daha kutlu bir mertebeyle dönmüştü 26.12.2010 günü... Şehadet şerbetini içmişti son damlasına kadar... Tağutlara, otoriteye boyun eğmemiş, "İBRAHİM"ce adamıştı kendini, Allah yolunda, insanlara koşmaya... "Tekvandoda dünya şampiyonu olduk, şimdi sıra ahiret şampiyonluğunda inşallah..." diyen Çetin Topçuoğlu, verdiği "ÇETİN"ce mücadelenin ardından, ahirette de şampiyon olmuştu... Kim bilir kaç arkadaşı emekli olup, ev-araba v.s. alma derdinde koşarken, o "topal karınca misali, safını belli etmek" için gitmişti... Ve Allah şahittir ki, hepsi saflarını belli etti! Yaşıtız seninle Furkan...
Rumeysa Deniz YARDIM 30 Mayıs 2011 13:59 |